Kayıtlar

Betimleme Metni

  Şimdi sıra geldi okul derginizde okuru etkileyeceğiniz betimlemeleri yazmaya. Betimlemenin sözcüklerle resim yapmaya benzediğini unutmayınız. Yaptığınız betimlemeyi okuyanların zihninde anlatmak istediğiniz duygu, düşünce ve hayalleri bütün açıklığıyla canlandırmanız gerekmektedir. Haydi, şimdi yazmaya başlayınız. Batuhan hafta içi her gün erkenden kalkar. İşe gidmek için dışarıya çıktığında, ilk önce abdestini alır, bir şükür namazı kılardı ve başlardı İstanbul'un engin ve uçsuz bir bucaksız sokaklarında dolaşmaya."Ölü Sokak" adında bir sokağa girdi ve burayı gezmeye başladı. Sokaktaki bütün evler tahtadandı,  ışığı yanmıyor ve sokak da hiçbir canlılık belirtisi yoktu. Bu Batu'nun dikkatini çekmişti ve anıları aklında canlandı. Arkadaşlarıyla sokağa inip plastik bir sarı topla oyun oyndağı günler aklına geldi. Plastik topları da hep uçardı bu yüzden de saklambaca geçerlerdi. Batu hep aynı yere saklanırdı.Saklandığı yer, dışı mavi içi pis kokulu bir çöp konteyneriyd...

San'at

San'at Senin gezip dolaştığın bahçede çiçekler açmaz, çünkü orası senin dünyan. Ancak bizim diyarımız, her köşesinde bambaşka baharları saklar. Eğer kolumuzdan tutup bizi de kendi dünyana çekmek istersen, şunu bil ki, dağların sarp patikalarına alışkın olan ayaklarımız, düz ve yapay caddelerde incinir. Sen, eski bir mabedin içinde ince mozaik desenleri ararken, biz duvarda bir sülüs yazı görsek heyecanlanırız; bir parça yeşil çini bile bizi etkiler. Sahnede bir beyaz kelebeğin zarif dansına dalarken, derinlerden gelen bir titreme hissedersin belki. Biz ise, dağ gibi bir zeybeğin yere vurduğu adımlarda kalbimizin yerinden oynadığını hissederiz. Senin kulağında fırtına gibi yükselen orkestra sesleri sinirlerini ürpertirken, acı çekenlerin hüzünlü nefesleri bizim için en derin, en dokunaklı müzik haline gelir. Yabancı bir şehirde uzun uzun bir kadın heykeline bakarken, onu anlamaya çalışırsın. Oysa biz, bir köylünün çalışmaktan eğilmiş belini gördüğümüzde ruhumuzun en büyük hazlarını ...

Ellerime Kar Yağıyor

  Ellerime Kar Yağıyor    Yalınca bir dağ-başında,  Ellerime kar yağıyor... Yazın yaz, kışın kış Tanrım,  Bu ne mayalanış, Tanrım; En güzele, en korkunca,  Teselliler sonu, bunca Gök-yüzünde unuttuğum Ellerime kar yağıyor...  Bu, yapraktan ince can'lar,  Bu kubbe kubbe ezanlar.  Bu dualar, rahmet rahmet Aşk, ışıtan can evimi,  Bu başlangıç, bu nihayet Bu gördüğüm düş benim mi?  Nice dillerin telaşı?  Tekmil bir geceye karşı,  Alev alev gözlerimden,  Ellerime kar yağıyor...  Adımlar işte, ard arda Gayrıca beklemek olmaz.  Açın perdeleri bütün,  Mavi mavi aynalarda,  Uyanmak üzre, doğan gün Kulu kurbanı olduğum Mutluca toprakta tohum.  Çiçek, niyazlar içinde,  Dal'ın türküsü bembeyaz,  Serpil serpil duyuyorum,  Bardaktan boşanırcasına,  Kopmuş takvimlere inat,  Duygu duygu kanat kanat,  Ellerime kar yağıyor...  Bu deniz boyu dalgalar, Bu Müslüman dakikalar; Her...

İki Şehir,Dört Hayat

  İki Şehir, Dört Hayat Berlin'de bir akşam Maria, bir kafede oturmuş kitap okuyordu. Ama kitabı okumak yerine aklı Ankara'dan gelen bir mektuptaydı. Bu mektup dedesi Rasim'den gelmişti. Yıllardır hiç haber almadıkları Rasim, “Gelip beni bulmak isterseniz, Ankara’dayım. Çok vaktim kalmadı,” yazmıştı. Bu mektup Maria’yı derinden etkiledi. Maria hemen ertesi sabah Ankara'ya gitmeye karar verdi. Berlin'deki en yakın arkadaşı Raif de onunla gelmek istedi. Raif Türk kökenliydi ama Almanya'da büyümüştü, Türkçesi pek iyi değildi. Ankara'ya vardıklarında, şehir onlara hem yabancı hem de ilginç geldi. Dedesi Rasim’in adresine ulaştıklarında, kapıda onları Hamdi adında bir adam karşıladı. Hamdi, Rasim'in eski bir dostuydu ve dedesinin o gün hastanede olduğunu söyledi. Hamdi, onları oturtup Rasim'in hikâyesini anlattı. “Rasim, Berlin'de uzun yıllar yaşadı. Orada çalıştık, gençtik ve hayallerimiz vardı. Ama sonra Rasim, eşine âşık oldu ve hayatı değişti. Eşi...