İki Şehir,Dört Hayat

 İki Şehir, Dört Hayat

Berlin'de bir akşam Maria, bir kafede oturmuş kitap okuyordu. Ama kitabı okumak yerine aklı Ankara'dan gelen bir mektuptaydı. Bu mektup dedesi Rasim'den gelmişti. Yıllardır hiç haber almadıkları Rasim, “Gelip beni bulmak isterseniz, Ankara’dayım. Çok vaktim kalmadı,” yazmıştı. Bu mektup Maria’yı derinden etkiledi.

Maria hemen ertesi sabah Ankara'ya gitmeye karar verdi. Berlin'deki en yakın arkadaşı Raif de onunla gelmek istedi. Raif Türk kökenliydi ama Almanya'da büyümüştü, Türkçesi pek iyi değildi. Ankara'ya vardıklarında, şehir onlara hem yabancı hem de ilginç geldi. Dedesi Rasim’in adresine ulaştıklarında, kapıda onları Hamdi adında bir adam karşıladı. Hamdi, Rasim'in eski bir dostuydu ve dedesinin o gün hastanede olduğunu söyledi.

Hamdi, onları oturtup Rasim'in hikâyesini anlattı. “Rasim, Berlin'de uzun yıllar yaşadı. Orada çalıştık, gençtik ve hayallerimiz vardı. Ama sonra Rasim, eşine âşık oldu ve hayatı değişti. Eşi vefat edince Berlin’de kalamadı, Ankara'ya döndü,” dedi. Maria, dedesiyle ilgili yeni şeyler öğrendikçe hüzünlendi.

Ertesi gün Maria ve Raif, hastaneye gidip Rasim'i ziyaret etti. Rasim onları görünce gülümsedi. Maria’yı hemen tanıdı. “Annenin gözleri sende,” dedi. Yanındaki Raif’i de sordu. Maria, Raif’i tanıtınca Rasim, Berlin'deki gençlik yıllarından bahsetti. “O yıllar zor ama güzeldi. Hayallerimiz vardı,” dedi.

Rasim ile saatlerce sohbet ettiler. Rasim, geçmişini ve Maria'nın babaannesine olan sevgisini anlattı. “Onu kütüphanede gördüğüm an, hayatımın değişeceğini anlamıştım,” dedi. Maria, dedesinin bu sözlerinden çok etkilenmişti. Aile bağlarının ne kadar önemli olduğunu anladı.

Veda zamanı geldiğinde Rasim, Maria'ya eski bir fotoğraf albümü verdi. Albümde, Rasim ve Hamdi'nin Berlin'deki anıları vardı. Maria, bu albümü alırken dedesiyle ilgili daha çok şey öğrenmek istediğini hissetti.

Hamdi, Maria ve Raif’i eski bir çay bahçesine götürdü. Çay bahçesi, Rasim'in gençliğinde çok sevdiği bir yerdi. Orada, duvarda asılı eski bir fotoğrafta Rasim ve Hamdi’yi gördüler. Maria bu fotoğrafa bakarken, dedesinin hayatına dokunmuş gibi hissetti.

Berlin'e döndüklerinde Maria, dedesine ve ailesine karşı daha farklı bir duygu besliyordu. Bu yolculuk, Maria için bir dönüm noktası olmuştu. Dedesiyle bağlarını yeniden kurmuş ve köklerine bir adım daha yaklaşmıştı. Rasim’in mektubu sadece bir veda değil, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü olmuştu.

Maria, Berlin'e döndükten sonra dedesinin hayatını yazmaya karar verdi. Bu hikâye, iki şehir arasındaki bağları ve bir ailenin nesiller boyunca taşıdığı umutları anlatacaktı. Maria artık ailesine ve geçmişine daha yakındı. Bu yolculuk, onun için hem bir son hem de yeni bir başlangıç olmuştu.

Yorumlar