San'at


San'at



Senin gezip dolaştığın bahçede çiçekler açmaz, çünkü orası senin dünyan. Ancak bizim diyarımız, her köşesinde bambaşka baharları saklar. Eğer kolumuzdan tutup bizi de kendi dünyana çekmek istersen, şunu bil ki, dağların sarp patikalarına alışkın olan ayaklarımız, düz ve yapay caddelerde incinir. Sen, eski bir mabedin içinde ince mozaik desenleri ararken, biz duvarda bir sülüs yazı görsek heyecanlanırız; bir parça yeşil çini bile bizi etkiler.


Sahnede bir beyaz kelebeğin zarif dansına dalarken, derinlerden gelen bir titreme hissedersin belki. Biz ise, dağ gibi bir zeybeğin yere vurduğu adımlarda kalbimizin yerinden oynadığını hissederiz. Senin kulağında fırtına gibi yükselen orkestra sesleri sinirlerini ürpertirken, acı çekenlerin hüzünlü nefesleri bizim için en derin, en dokunaklı müzik haline gelir.


Yabancı bir şehirde uzun uzun bir kadın heykeline bakarken, onu anlamaya çalışırsın. Oysa biz, bir köylünün çalışmaktan eğilmiş belini gördüğümüzde ruhumuzun en büyük hazlarını yaşarız. Başka bir sanatı bilmeyiz; çünkü karşımızda destanlaşmış, henüz yazılmamış bir hikâye gibi duran Anadolu’muz var. Biz bu yolda türküler söyleyerek ilerlerken, sana da uğurlar olsun... Yollarımız artık ayrılıyor.


Faruk Nafiz Çamlıbel



Yorumlar